Çarşamba, Mart 31, 2021

Bir film : İDA



Onun bir de İda'sı var, mutlaka seyretmelisiniz!” dedin telefonda. Kulağıma, yeterince kar suyu kaçırmış olmalısın , ertesi günü “İda” önüme geldi. Yine siyah-beyaz, yine melankolik. 2013 Polonya yapımı, dram türünde çekilen filmin hikayesi, Almanya’nın Polonya’yı işgalinden sonraki süreçte geçer: ülkeyi terk etmek zorunda kalan ve kayıp geçmişini arayan genç bir rahibenin hikayesinde... 

Pawlikowski'nin daha önce seyrettiğimiz dokunaklı bir aşk hikayesinin anlatıldığı Soğuk Savaş adlı filminin ardından, akılda kalıcı dans sahnesini de paylaşayım yeri gelmişken.


Bir de Pawlikowski’nin o heybetli ve karizmatik suretini ekleyeyim ki taşlar yerine otursun...



 

Cumartesi, Mart 27, 2021

Bahar Kokusu

Yalınlık mı, nasıl dersen öyle. Bir uykusuz gece yarısı şair olabilir. Bir tarağım var özenle kullandığım. Adam, dediğin bakımlı olmalı, yanlış mı? Ayakkabıları mesela... "İlişkiler Arasında Bir Gezinti", "Bir Aşk Daha", "Günlerden Bir Gün": bazı kitapları sırf adlarından ötürü severim. Renklerinden ötürü sevdiğim kuşlar gibi. Bilemediğim, bilemediğim, bilemediğim ne çok şey var şu dünyada. Ben, naif bir adamım. "Hadi gel bi kahve içelim" dediysek her şey biter.... yeniden başlamak için... ve güzel bir cümle yazmak için bir şans doğar güneş gibi: " Adam bahar kokulu odalarda dolaşıyordu."

Çarşamba, Mart 24, 2021

Bir Şeyi Yerine Koymaya Dair Düşünceler

 

Araya bir şeyler koymalı. Bir şeyler… sadece bir şeyler… ne olduğu önemli değil, yeterki bir şeyler olsun arada. Araya konulan şey, bir bağlantı oluştursun zamanla. Öyle lalettayin bir şey olmaktan çıksın giderek. Bildik, aşina, alışkın bir şeye dönüşsün ama bıktıracak kadar değil, aradaki şeyle arada bir mesafe olsun yine de. Öyle ki o aradaki mesafe, yeni şeylere de imkan tanısın. Yeni şeyler olsun ki araya konulan şeyin değeri anlaşılsın, gerçekten değerliyse değeri artsın. Araya konulan şey yeni şeylere yer açsınki yeni şeylerin, yeniliğinden kaynaklanan yeni bakışlarla yeni yepyeni bağlantılar oluştursun. Araya bir şeyler konulsun ama araya konulan şey kendini yenilesin devamlı. Araya bir şeyler koysun !

Cumartesi, Mart 20, 2021

Her gün yine, yine yeniden…

 


İnsan anlam araya, araya ölür, dedin bana birden. Sabah sabah felsefe yapmak bugün en son isteyeceğim şeydi belki de, ama yine de…dinlemeye hazırdım…çünkü eğer uçacaksam şu daracık dünyamdan senin sayende uçacaktım. Sonra devam ettin:

“Ben senin dış dünyadaki gözlerinim, ne göreceksen benim sayemde göreceksin! Tek yapman gereken kendini bana teslim etmen!”

Çok kararlı görünüyordu. Kendinden son derece emindi. Sürekli çenesinin altına kadar sadece çenesinde bırakılan sakallarını okşuyor, arada Dartanyanvari bıyıklarını yukarı doğru buruyordu. Gözlerinde zeka kıvılcımları patlıyordu sanki… şeytani zeka… insanı her an kışkırtmaya, yoldan çıkarmaya, kandırmaya hazır, ne istediğini çok iyi bilen, kendini klişeleştirmiş bir zeka. Zekasının kapsayacağı alanı daralttığı, kendi içinde bir ikilemi olmadığı için sonsuz bir yaratıcılığa sahip görünüyordu. Elindeki üç uçlu mızrak kötücül atmosferin etkisini arttırıyordu her seferinde mızrağın sapını yere vurdukça. Paragrafın sonlarına doğru vuruyordu. Bir yabancılaşma oluyordu o zaman. Bir ritim ve genel ritmi bozan bir ritim. Mızraktan çıkan sesle seyirci uyanıyordu. Mızraktan çıkan ses rahatsız ediciydi ama uyarıcıydı. Neden mızrağını yere vurduğunu düşünüyordu seyirci. Düşünmeye başlıyordu, sahnenin akışından uzaklaşıp kısa bir süre… sahnede ordan oraya zıplayan, bu ateş gözlü, tuhaf mızraklı, keçi sakallı, gülünç kuyruğunu aşağı, yukarı oynatan bu tuhaf yaratık, ürkütücü ve kaygı verici bir biçimde yeniden seyirciye yönelik bir jestle izleyenleri kendine çekiyordu. Her şey bir belirli, bir belirsiz, bir açık, bir kapalı, bir normal, bir anormal, tıpkı hayat gibiydi. bu hayattan bir şiir çıkıyordu ama… küçük bir şiir ve o küçük şiir büyük umutlara neden oluyordu. Umudu biz devşiriyorduk satır aralarından. Rastgele açıyordum, Bilge Karasu’nun, künyesinde “Roman” yazan romanını*, oysa Ne Kitapsız Ne Kedisiz, diyen yazar, bütün edebi türlere “metin” demişti bir röportajda, şiir, öykü, roman, deneme, hepsi metindir. Ben de, evet ama, diye düşünmüştüm, metin ama, seyirci neye baktığını bilmek ister, zaten yeterince karışık değil mi şu hayat, şu dünya, yeterince kaotik değil mi yaşadıklarımız? Önceleri, böyle soruyordum, edebiyatta bir düzen bulmak isteğiyle koşullanmıştım, edebiyat fazlalıkları ayıklamalı, karışıklıkları düzenlemeli, kılçıkları temizlemeli, önümüze etin en leziz, en lop, en dişe gelir kısmını koymalıydı. ergo ego sum, bunu ancak düşünmeye meyilli insan, diye okumalı kitlelerin ahval ve şeraitini, yaşam tarzını, beğenilerini, tercihlerini dikkate aldığımızda. şu dünyada kaç kişi, konfor alanını terk eder de gerçekten düşünmeye çalışır? Bir elin parmaklarını geçmez. Onlar da dünyayı değiştirmişler vaktiyle. Bizi peşlerinden sürüklemişler. Romanın rastgele açtığım sayfasına dönüyorum, “Bu defter bitti. Şu anda elimde tuttuğum nedir? Olsa olsa, dünyanın bir görünümü. Bununla hiçbir şey bitmiyor.”* Gerçekten hiçbir şey bitmiyor. Hergün yeniden anlatmak zorundayız nihayete kadar.

 

*Bilge Karasu, Gece, sayfa :82



Salı, Mart 16, 2021

Soğuk Havanın Uyarıcı Etkisinde İnsanlık Hali

 

Eğer, insanlık şu Korona badiresini atlatırsa ve biz de çekirge gibi sıçramaya devam edersek hala, günün birinde bugünleri en çok kendimizle baş başa kaldığımız yanlarıyla hatırlayacağız muhtemelen. Sabahın bu erken saatinde felsefe yapmak gibi bir niyetim yok sevgilim -saat 06:00- merak etme sadece az önce balkon penceresinden gördüğüm ıssızlıktı beni böyle düşündüren. Pencereyi açar açmaz yüzüme vuran soğuk havanın uyarıcı etkisini de dikkate almalı. İnsan böyle halden hale geçen bir varlıktır.  

Cumartesi, Mart 13, 2021

Bir Film : Soğuk Savaş

Soğuk Savaş Pawel Pawlikowski'nin, yönettiği 2018 Polonya yapımı bir film. Film romantik/dram olarak geçiyor.  Siyah-beyaz çekilmiş film on yıllık bir zaman diliminde çeşitli Avrupa şehirlerinde yaşanan imkansız bir aşk hikayesini anlatıyor. Neden imkansız olduğu filmin kendisi gibi flu, bu da aşkın imkansızlığını anlatmanın bir yolu, biraz muğlak, biraz belirli, biraz belirsiz, şiirsel bir dil... Film, müzikleri, ellilerin rock çılgınlığını yansıtan dans sahnesi ve dumanlı gece klübü melankolisi ise izleyiciyi daha baştan atmosferine çekiyor, ...siyah-beyaz melankoli filmin başından sonuna kadar hakim. Filmin kadın oyuncusunun genel olarak ama, özellikle şarkı söylediği sahnelerdeki performansı ve o duru sesi, bir de o dans sahnesindeki "sarhoş kadın tiplemesi", akılda kalıcı ... Film, sürpriz  oldu. 

Ahlat Ağacı'nın içinden çıktı. Karışmış anlaşılan, isabet oldu, dedirten bir karışıklık, iyi bir filmi keşfetmiş olduk.

Çarşamba, Mart 10, 2021

Man in a Hurry


Man in a Hurry (FrenchL'Homme presséItalianL'ultimo giorno d'amore, released in UK as The Hurried Man) is a 1977 French-Italian drama film directed by Édouard Molinaro and starring Alain Delon and Mireille Darc. It is based on the novel The Man in a Hurry by Paul Morand.




Cumartesi, Mart 06, 2021

Kerevitli Hikaye

Hep bir çatışma olacak, diyordu yazarın el kitabı, bir meseleniz olacak, hem her sahnede, hem her bölümde, hatta her cümlede. Kitabı bize getiren adam bu işlerde tecrübeliydi. Avrupalar görmüştü, yeni dünyalarda bulunmuştu, epey mürekkep yalamıştı, kokorecin tadına kıyasla dünyasının uçsuz, bucaksız olduğuna dair bir tavrı vardı. Arka sıralardan küçük bir kız mırıldandı cılız bir sesle "hep çatışma olmak zorunda mı hocam arada uyuşma olsa olmaz mı?"o kadar tatlı bir edayla sormuştu ki sorusunu, dünya görmüş hoca, gerilimin getirdiği rahatlamayla birlikte diğerlerinin boşalan sinirlerine kısa bir tereddütten sonra katılıverdi. Hep beraber kahkahalarla gülmeye başladılar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Çarşamba, Mart 03, 2021

Bir Semti Özlemek

Şu kulenin taşında , nam-ı diğer (eskiden) yüksek kaldırımın Rekin Bey'i, sokağı, Lüleci, Galip Dede, Büyük Hendek, Doğan Apartmanı, Anemon'un çatısı.

Rekin Bey, kalbin, ağır ağır, çıkacaksın bu merdivenden, durur her basamakta, bilir
çatlağını, patlağını, aptalını, nevzuhur etmişini, elifi mertek sanmışını.

Anlık kesişmeler,
Çağrışımlar alemi, kent soyların giysileri, bir sabun köpüğü, milyon, milyon, köpükten biri, ha patladı ha patlayacak.

Kopmuş bilinmeyen bir yerden yaklaşır kendi kaderine.

Boyalı Kuş

Jerzy Kosinski Boyalı Kuş’ta bir kuşçudan bahseder kitabın bir yerinde, kuşçu biraz psikopat ve sadisttir, sevgilisi ortalıkta görünm...