Sıcak
bir yaz sabahıydı. Altı yaşındaydım… altıma s.çardım. Tutmazdım. Misafirlerin
önünde bile… annem temizlerdi. “böyle alıştırma çocuğu okula başlayınca zorluk
çeker!” hoşuma giderdi. Misafirler… annem… kıçım… temizlenmesi… “ooo !
hoşgelmişsiniz Rukiye hanım ! “ “kıçını sallama çocuğum rahat dur!” “peki
anne!” “hah! Şöyle uslu çocuk ol!” Rukiye Hanım : “tuhh! Utanmaz! Koca çocuk
olmuş bir de!” sonra kızıl saçlı Rukiye hanım gider, bobstil pantolonlu babam
gelir, annemle yatak odasına çekilirler, on dakika geçer “ne yapıyorlar?”, iş
üstündeler, babamın bir kaşı havada, ne olduğunu bilmediğim, anlayamadığım bir
iş diye tarihe not düşülür.
Tuhaf
bir resim... Anlamsız o gün için. hayatımda gördüğüm ilk erekte... Hatırı
sayılır irilikte –kimin babası- sert, dik, hedefine girmeye ramak kalmış. kafa
karışıklığı… Görmemem gereken bir şey... Fakat bu şey ne ? Neden gizli neden açık değil? neden babamım
bacak arasında bir şey sallanıyor? Bir sır mı ? Bir sırsa sırrını yalnızca
annemle mi paylaştı ? İnsanların böyle benzer sırları var mıydı?
2
Tuhaf
şeyler ilgimi çeker. Annemin şaşkın bakışları… babamın sırıtışı… birkaç ay
sonra okula başlayacaktım. Ne yapmalı? hafızamda eşleşen bir resim yok. fakat
ortada bir şeyler dönüyor. babam ? annem ? babamın bacakları. arasındaki… Neler
oluyor? Annem korkmuş… babamsa kaleye
bayrağı dikmiş… sonrası suskunluk ne annem ne babam soran bakışlarımı
umursamıyor bile, sanki rüya görmüşüm. Belki de rüyaydı! Fakat bir açıklaması
mutlaka olmalı.
3
Günlerin
geçişi ve biyolojik cahillik... Bir kaç ay sonra okula gideceksin dediler. Annemle
beraber okula gittik, orda benim gibi erkek çocuklar ve bana benzemeyen kız
çocuklar, bazıları ağlıyor, yerlerde debelenen eve dönmek için yalvaran. Ben sakinim, olup biten tuhaf ve boktan bir
ortama girmiş gibiyim; bu kadar kalabalık bir ortam hayra alamet değil. tekinsiz
bir yere geldiğim hissiyle belanın kokusunu aldım. çok geçmeden bela kendini
gösterdi.
okulun
tek İngiliz’i üstüme işedi! Nedeni ? hiçbir fikrim yok! fakat çocuğun çükü babamınki
gibi bacak arasında. Sonra kendiminkine baktım benimki de aynı yerde ve boyda.
Acaba daha büyüyecek mi? mesela babamınki kadar? gerçekle yüz yüze geldim “erkek çükünün boyutları
kişiden kişiye değişiyor ve hepsi aynı yerde!” mutluyum cevabı buldum fakat babamınki
kadar olacak mı? Bunu bilen birileri olmalı, madem okula
başladım, birileri yardım edebilir. Mesela Sevgili öğretmenim! Okula niye
geldik? Aydınlanmak için! O heyecanla gidip sidik lekesini yıkadım.
4
Bir
hafta geçti… öğretmene bir türlü soramadım. Soruyu içimden sordum, sahneyi gözümde canlandırdım, fakat
her seferinde sahne değişti. Değişen sahneler kafamı karıştırdı, tereddüt
etmeye başladım, belki de sormamam gerekiyordu. Fakat bir gün cesaretimi
topladım.
5
teneffüs
zili çalmıştı. herkes çıkmış, bir tek ben kalmıştım. öğretmen masasında…
çantasını karıştırıyor, bir ruj çıkardı dudaklarını bir güzel boyadı. Dudakları
etli! Kırmızı! tanrım ne güzel! hayatımda ilk kez! Bir süre sonra öğretmen farketti :
“çocuğum
sen neden tenefüse çıkmıyorsun?”
“hayır,
öğretmenim, ben…”
“
bir şey mi söylemek istiyorsun ?”
“evet!
öğretmenim benim bir sorum var”
“öyle
mi? neymiş o soru ?”
O
güne kadar hiç konuşmamışım. Gökyüzüne bakan bir çocuk. “havai, derslere karşı
ilgisiz, sorunlu ”. Masaya iyice yaklaşınca baklayı çıkardım :
“öğretmenim
neden farklılar?”
Anlamsız
bir bakış.
“farklı
olan ne yavrum?”
“çük
öğretmenim! Neden farklı ?”
Öğretmen
sandalyesinden düşmek üzere.
“ne
diyosun çocuğum sen? Ağzından çıkanı kulağın duyuyo mu?”
Sus
! ağzına kırmızı biber sürerim! Sorulmaması gereken bir soru. annemle babam da
o günden hiç bahsetmemişti. Öğretmenden iş çıkmaz, ama bilen birisi olmalı. Koşarak
çıktım sınıftan, okulun kapıcısını gördüm, “Kazım abi” dedim “benim bi sorunum
var!”