Cuma, Temmuz 26, 2019

Küçük ama…



Sıcak bir yaz sabahıydı. Altı yaşındaydım… altıma s.çardım. Tutmazdım. Misafirlerin önünde bile… annem temizlerdi. “böyle alıştırma çocuğu okula başlayınca zorluk çeker!” hoşuma giderdi. Misafirler… annem… kıçım… temizlenmesi… “ooo ! hoşgelmişsiniz Rukiye hanım ! “ “kıçını sallama çocuğum rahat dur!” “peki anne!” “hah! Şöyle uslu çocuk ol!” Rukiye Hanım : “tuhh! Utanmaz! Koca çocuk olmuş bir de!” sonra kızıl saçlı Rukiye hanım gider, bobstil pantolonlu babam gelir, annemle yatak odasına çekilirler, on dakika geçer “ne yapıyorlar?”, iş üstündeler, babamın bir kaşı havada, ne olduğunu bilmediğim, anlayamadığım bir iş diye tarihe not düşülür.

Tuhaf bir resim... Anlamsız o gün için. hayatımda gördüğüm ilk erekte... Hatırı sayılır irilikte –kimin babası- sert, dik, hedefine girmeye ramak kalmış. kafa karışıklığı… Görmemem gereken bir şey... Fakat bu şey ne ?  Neden gizli neden açık değil? neden babamım bacak arasında bir şey sallanıyor? Bir sır mı ? Bir sırsa sırrını yalnızca annemle mi paylaştı ? İnsanların böyle benzer sırları var mıydı?

2

Tuhaf şeyler ilgimi çeker. Annemin şaşkın bakışları… babamın sırıtışı… birkaç ay sonra okula başlayacaktım. Ne yapmalı? hafızamda eşleşen bir resim yok. fakat ortada bir şeyler dönüyor. babam ? annem ? babamın bacakları. arasındaki… Neler oluyor?  Annem korkmuş… babamsa kaleye bayrağı dikmiş… sonrası suskunluk ne annem ne babam soran bakışlarımı umursamıyor bile, sanki rüya görmüşüm. Belki de rüyaydı! Fakat bir açıklaması mutlaka olmalı.

3

Günlerin geçişi ve biyolojik cahillik... Bir kaç ay sonra okula gideceksin dediler. Annemle beraber okula gittik, orda benim gibi erkek çocuklar ve bana benzemeyen kız çocuklar, bazıları ağlıyor, yerlerde debelenen eve dönmek için yalvaran.  Ben sakinim, olup biten tuhaf ve boktan bir ortama girmiş gibiyim; bu kadar kalabalık bir ortam hayra alamet değil. tekinsiz bir yere geldiğim hissiyle belanın kokusunu aldım. çok geçmeden bela kendini gösterdi.

okulun tek İngiliz’i üstüme işedi! Nedeni ? hiçbir fikrim yok! fakat çocuğun çükü babamınki gibi bacak arasında. Sonra kendiminkine baktım benimki de aynı yerde ve boyda. Acaba daha büyüyecek mi? mesela babamınki kadar?  gerçekle yüz yüze geldim “erkek çükünün boyutları kişiden kişiye değişiyor ve hepsi aynı yerde!” mutluyum cevabı buldum fakat babamınki kadar olacak mı? Bunu bilen birileri olmalı, madem okula başladım, birileri yardım edebilir. Mesela Sevgili öğretmenim! Okula niye geldik? Aydınlanmak için! O heyecanla gidip sidik lekesini yıkadım.

4

Bir hafta geçti… öğretmene bir türlü soramadım. Soruyu  içimden sordum, sahneyi gözümde canlandırdım, fakat her seferinde sahne değişti. Değişen sahneler kafamı karıştırdı, tereddüt etmeye başladım, belki de sormamam gerekiyordu. Fakat bir gün cesaretimi topladım.

5

teneffüs zili çalmıştı. herkes çıkmış, bir tek ben kalmıştım. öğretmen masasında… çantasını karıştırıyor, bir ruj çıkardı dudaklarını bir güzel boyadı. Dudakları etli! Kırmızı! tanrım ne güzel! hayatımda ilk kez!  Bir süre sonra öğretmen farketti :

“çocuğum sen neden tenefüse çıkmıyorsun?”
“hayır, öğretmenim, ben…”
“ bir şey mi söylemek istiyorsun ?”
“evet! öğretmenim benim bir sorum var”
“öyle mi? neymiş o soru ?”
O güne kadar hiç konuşmamışım. Gökyüzüne bakan bir çocuk. “havai, derslere karşı ilgisiz, sorunlu ”. Masaya iyice yaklaşınca baklayı çıkardım :
“öğretmenim neden farklılar?”
Anlamsız bir bakış.
“farklı olan ne yavrum?”
“çük öğretmenim! Neden farklı ?”
Öğretmen sandalyesinden düşmek üzere.
“ne diyosun çocuğum sen? Ağzından çıkanı kulağın duyuyo mu?”

Sus ! ağzına kırmızı biber sürerim! Sorulmaması gereken bir soru. annemle babam da o günden hiç bahsetmemişti. Öğretmenden iş çıkmaz, ama bilen birisi olmalı. Koşarak çıktım sınıftan, okulun kapıcısını gördüm, “Kazım abi” dedim “benim bi sorunum var!”

Boyalı Kuş

Jerzy Kosinski Boyalı Kuş’ta bir kuşçudan bahseder kitabın bir yerinde, kuşçu biraz psikopat ve sadisttir, sevgilisi ortalıkta görünm...