Pazartesi, Aralık 31, 2018
Cuma, Aralık 28, 2018
Kitaplar Arası 2 - Düşüş - Dünya Döndükçe
Çarşamba, Aralık 26, 2018
Cadde-i Kebir'de Cinslikler
Pazartesi, Aralık 24, 2018
Önemli İşler
Cumartesi, Aralık 22, 2018
Kırık K
Perşembe, Aralık 20, 2018
İnci Pastanesi'nde yarım kalan
Salı, Aralık 18, 2018
yol izlenimleri 4
Cumartesi, Aralık 15, 2018
Kitaplar Arası 1
Çarşamba, Aralık 12, 2018
Günlük Notlar 1
Pazar, Aralık 09, 2018
Yarım Evet Yarım Hayır
Berberin kanaryası erkekti ve tekti. Berberin erkek kanaryası vardı. Kanarya yalnızdı ve berber saçlarımı keserken hiç ötmedi. Kanaryanın sessizliği dikkatimi çekti, sordum “hep böyle sessiz midir?”. Sanki kendisine sormuşum gibi kanarya cevap verdi “Cik!”. Kısa ve tek bir cikti. Berber favorilerimi düzeltmeyi bıraktı ve kanaryanın söylediğini çevirmeye başladı :
“Bazen öyle bir öterki susmak bilmez.”
“Yanına bir eş alsan belki…”
“Yok o zaman hiç ötmez. Erkek kanaryanın yanına
dişisini koyarsan ötmeyi bırakır.”
“Neden?”
“Bilmiyorum. Dişisine kavuştuğu için olsa gerek.
Vuslat aşkı öldürür derler.”
Berber güleç yüzlüydü, dişleri de biraz fırlaktı, son sözlerini söylerken dişler iyice ortaya çıktı. Teşbihte hata olmaz. Beklenmedik yorumları severdim. Traşın konusu belli olmuştu : “Aşk ve yalnızlık”
“Şairler de kanaryalar gibidir” dedim.
Bir an yüzüme baktı zaten bakmasaydı bir yerimi
keserdi elindeki makasla.
“Nasıl yani?”
“Şairler şiir yazdığı kadınla beraber olduğunda
şiir yazmayı bırakır”.
“Şair de kanarya gibi yalnızken öter!”
“İşe bak” dedi berber “şair ve kanarya ha!”
Sustum. Sessizlik oldu. Berber aklına kazımak ister gibi “Şair ve kanarya” diye tekrarladı, fırlak dişi iyice ortaya çıktı. Sessizliği berber bozdu:
“Bizimkisi mecnun oldu”
Kanarya sessizliğini sürdürüyordu. Berberin makasının sesini duyuyordum sadece. Aynadaki yüzüme bakıyordum bir şey görecekmiş gibi, az önceki sözcükler geçiyordu aklımdan, kanarya, erkek, yalnızlık, aşk, şair, şiir, vuslat ve mecnun, bir şeyler yazacaktım galiba. Kelimeler uslu uslu dizilmeye başladı. İçimden bir ses kanaryadan başlamanın daha iyi olacağını söyledi. Haketmişti. Ama berberin son söylediği “mecnun olmak” aklıma takıldı. Mecnun bir isimdi ama “Mecnun olmak” halk arasında bir deyimdi, aşkından deli divane olmak gibi bir şeydi. Erkeklere özgüydü deli divanelik bu yüzden erkekler şiir yazardı. Peki Leyla ne alemdeydi bu durumda? Mecnun gibi olmadığı kesin, olsaydı “Leyla olmak” aşkın kor ateşini anlatmak için kullanılırdı. Oysa “leyla olmak” halk arasında aklı havada kişi için geçerliydi “Leyla mısın oğlum herşeyi unutuyorsun” yine de Mecnun’un divaneliğinden bir şeyler geçmiş olmalı Leyla’ya. Derinlere daldığımı hissetmiş olmalı ki berber sordu. Saçlarım iyice kısalmıştı.
“Abi ne düşünüyorsun?”
“Yok, önemli bir şey değil” dedim “Birini
hatırladım da.”
Nedense düşündüklerimle alakası olmayan bir şey çıkmıştı ağzımdan.
“Yenge mi abi?” diye sordu berber.
“Yok” dedim “öyle değil” fakat aklımdan geçenler “öyle” olana doğru yönlendi birden. O sırada berberin telefonu çaldı “Abi bir dakka kusura bakma” dedi telefonla dışarı çıktı. Tekrar aynadaki benle başbaşa kaldım. Kanarya yine sessizdi. Esin perisi olacağından haberi yoktu. Berber telefonda hararetle konuşuyordu. “Yenge mi abi?” diye sorduğu için aklımda olmayan biri aklıma düştü, berberin bütün vücuduma sarıp boynuma tutturduğu beyaz önlük ve üstünde bedensiz gibi görünen başım aynaya yansırken, kafamdaki biri yürümeye başladı. Yağ gibiydi. Tam tutacağımı zannederken elimden sıyrılıyordu. Umursamıyordum. Yeniden başlıyordum kovalamaya. Bu kaç-kovala oyunundan zevk aldığını anlıyordum. Mesele yok diye düşünüyordum, bazen böyle olur, adını bile hatırlamazsın sonra. En son “beni sarhoş ettin!” demiştim, tek bir kadeh içmediğim bir günde. Ok yaydan çıkmıştı o gün, içsem böyle sarhoş olup kendimi kaybetmezdim belki. Kanarya gibi şakıyordum o gün. Yüksek gerilim hattına yakalanmış gibiydim. Saldırganlaşmıştım. “Tırnaktan tepeye…” diyordum, “eee daha” der gibi bakıyordu “tepeden tırnağa…” diyordum bu sefer, aşağıdan yukarı atladığım bir yeri kalmasın diye. Titiz bir işçilik olsun diye çalışıyordum. Sonra çileden çıktım, şimdi şu aynaya bakan sakin gözlerim gibi değil, o an onları görme şansım olsaydı vazgeçerdim belki. O da bunu isterdi, bu yüzden bir şeyler yapmalıydı, itti beni “Hayvannn!” dedi. Yine de ölçülüydüm, serinkanlı bir yapım vardı çoğunlukla. Durdum. Dünyanın en güzel “hayvan” diyen kadınıydı galiba. Aklımdaki birinin aklına girmek üzereydim ki berberin öfkeyle kelimeleri çatlatması dikkatimi çekti : “Fazla naz aşık usandırır kızım! Benden buraya kadar!” tak… Ben aklımda yarım evet-yarım hayır oyununu oynarken berber oyunu bitirmişti. Kazananı olmayan bir oyundu bu umursamadığında. Umursadığında oyunu kazanma şansın hiç yoktu.
Berber az önceki ruh halinden sıyrılabilmek için kendini topladı. Belkide ona kadar saymıştı hızla. Makası eline aldı ve “Nerde kalmıştıkkk!” dedi fırlak dişlerini sonuna kadar çıkarıp.
Boyalı Kuş
Jerzy Kosinski Boyalı Kuş’ta bir kuşçudan bahseder kitabın bir yerinde, kuşçu biraz psikopat ve sadisttir, sevgilisi ortalıkta görünm...
